“`html
Burak Abatay
BBC Türkçe
İstanbul’da yaşayan 50 yaşındaki Muzaffer, son günlerde cinsel hayatıyla ilgili kaygılar yaşıyor.
Sertleşme sorunları, hem performansını hem de genel motivasyonunu olumsuz etkilemesi nedeniyle büyük bir endişe kaynağı haline gelmiş durumda.
Gerçek isminin gizli kalmasını isteyen Muzaffer, BBC Türkçe’ye “Bu durumun ilerleyen zamanlarda daha da kötüleşme korkusu, moralimi bozuyor” şeklinde açıklama yaptı.
Muzaffer’in yaşamakta olduğu bu dönem, tıp literatüründe andropoz olarak adlandırılıyor.
Halk arasında “erkek menopozu” olarak bilinen andropoz, genellikle 40’lı yaşların sonları ve 50’li yaşların başlarında cinsel isteksizlik, erektil disfonksiyon, depresyon ve çeşitli fiziksel ve duygusal belirtilerle kendini gösteriyor.
Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Erözenci, andropozu “Erkeklerde yaşlılıkla birlikte hormonal dengenin bozulmasıyla ilişkili cinsellikle ilgili değişiklikler bütünüdür” şeklinde tanımlıyor.
Ancak bu sürecin bir hastalık olmadığını, doğal bir evrim olduğunu da vurgulamayı ihmal etmiyor.
BBC Türkçe’ye açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Erözenci, “Kalp ve karaciğer nasıl yaşlanıyorsa, testosteron üretimi de yavaşlar, ama tamamen durmaz. Ölene dek devam eder. Sadece üretim hızı ve etkisi azalır” şeklinde belirtiyor.
Andropoz, düşük cinsel istek, iktidarsızlık ve ruh hali değişimleri gibi belirtilerle ortaya çıkabilir.
Gerçekte, İngiltere Ulusal Sağlık Hizmetleri (NHS), andropoz teriminin “erkek menopozu” olarak adlandırılmasının yanıltıcı olduğunu belirtiyor.
Bu tanım, belirtilerin testosteron düzeylerinde ani bir düşüşten kaynaklandığı izlenimini yaratıyor, oysa bu durum doğru değil.
Erkeklerin yaşlandıkça testosteron seviyeleri 30’lu ve 40’lı yaşlardan itibaren yıllık yaklaşık %1 oranında yavaşça azalsa da, bu düşüş hemen hemen hiç farkedilemeyecek kadar yavaş gerçekleşiyor.
Uzmanların belirttiğine göre, yaşam tarzı unsurlarıyla birleştiğinde bu durum andropoz belirtilerinin ortaya çıkmasına yol açar.
İş ve ilişki sorunları, finansal sıkıntılar veya yaşlanan ebeveynlere dair kaygılar bu faktörler arasında yer alabilir.
Aynı zamanda, erkeklerin midaki yaşlarına yönelik sorgulamaları da, “orta yaş krizi” olarak adlandırılan dönemde belirtileri artırabilir.
Bazı erkeklerde, yaşlanma ile birlikte elde ettikleri başarılar üzerine düşünmek ve kaygılanmak andropoz belirtilerini tetikleyebilir.
NHS’in andropoz konulu bilgilendirme materyallerine göre, bazen “andropoz” belirtileri geç başlangıçlı hipogonadizm hastalığından kaynaklanıyor olabilir.
Bu durumda, testislerin çok az veya hiç hormon üretmediği gözlemlenir.
Prof. Dr. Erözenci, “Kişinin yaşam kalitesini nasıl tanımladığı önemlidir” diyor.
Bu durum özellikle obezite veya tip 2 diyabet gibi rahatsızlıkları olan erkeklerde daha fazla görülüyor.
Geç başlangıçlı hipogonadizm, yaşlanma süreciyle ilişkilendirilmeyen nadir ve özel bir tıbbi durum olarak tanımlanmaktadır.
Bu tanı genellikle belirtiler ve testosteron düzeyini ölçmek için yapılan kan testlerinin sonuçlarına göre konulur.
Andropozun en belirgin göstergelerinden biri, özellikle 70 yaş ve sonrası cinsel isteğin devam etmesine rağmen ereksiyon kalitesindeki düşüş ve ilişki sıklığında azalmadır.
Bu değişimler, bireyin cinselliğe yüklediği anlam doğrultusunda çeşitli psikolojik etkilere de yol açabilir.
Prof. Dr. Erözenci, Türk toplumunda erkeğin cinsellik üzerindeki öneminin altını çizerek, “Toplumda erkekliğin kanıtı genellikle cinsellikle bağdaştırılır. Bu da cinsel performanstaki düşüşün hem fiziksel hem de psikolojik olarak etkili olabileceğini gösteriyor” diyor.
Dolayısıyla testosteron düzeyleri ölçülebilir bir gösterge olsa da, andropozun yalnızca laboratuvar verilerine indirgenemeyeceğinin altını çiziyor:
“Bir erkekte düşük testosteron düzeyleri olabilir ama yaşamından memnunsa bu durum tek başına bir sorun yaratmaz. Önemli olan kişinin yaşam kalitesine nasıl baktığıdır.”
Prof. Erözenci, “Her testosteron düşüklüğü tedavi gerektirir mi?” sorusuna kapsamlı bir yanıt veriyor:
“Cinsellik, iki kişinin dansıdır. Eğer erkek bu durumdan rahatsızsa, eşinin bu konudaki tutumunu da dikkate almak gerekir. Bu mesele yalnızca fiziksel değil, aynı zamanda psikolojik ve sosyal bir konudur.”
Testosteron eksikliğinde hormon replasman tedavileri veya ereksiyon destekleyici ilaçlar kullanılabilmektedir. Bu tedaviler enjeksiyon veya jel formunda uygulanabilir.
Ancak Erözenci, tedavi ifadesine temkinli yaklaşmaktadır:
“Bu durum bir hastalık değil. Uyum sağlanması gereken bir dönemdir. Bazı durumlarda ilaçsız bile, cinselliğe dair bakış açısının değiştirilmesi bile büyük bir fark yaratabilir.”
Uzmanlar, ilerleyen yaşlarda cinsel yaşam kalitesinin artırılması için iletişimin önemini vurguluyor.
Prof. Erözenci, cinselliğin yalnızca ereksiyon ve penetrasyon ile kısıtlanmaması gerektiğini vurguluyor. “Cinselliği dokunma, öpüşme veya diğer uyarıcı yöntemlerle bütüncül bir süreç olarak görmek, bu değişimlerden etkilenmeyi azaltır” diyor.
Andropozun her bireyde aynı şiddette yaşanmadığını ve yaşam tarzının bu süreçte belirleyici olduğunu da anlatıyor:
“Eğer kişi resim yapıyor, seyahat ediyor, kitap okuyor ve eşiyle ortak etkinliklere katılıyorsa, bu dönemi daha az sorunla atlatıyor.
Ancak sosyal çevresi dar ve hayatında başka anlam katmanları yoksa, andropoz süreci daha zorlayıcı hale gelebiliyor.”
Cinsellik haricinde andropozun başka etkileri de görülebilir.
NHS, 50 yaş sonrası erkeklerde yaygın olarak görülen andropoz belirtilerini şöyle sıralıyor:
- Ruh hali değişimleri ve sinirlilik
- Kas kütlesinde azalma ve egzersiz yapma yetisinin düşmesi
- Yağ dağılımında değişiklik, örneğin karın yağlanması veya meme dokusunun büyümesi
- Genel isteksizlik veya enerji düşüklüğü
- Uyku sorunları veya artan yorgunluk
- Düşük konsantrasyon ve kısa süreli hafıza problemleri
Bu durumda multidisipliner bir yaklaşım gerektiğini belirten Prof. Erözenci, “Kimi zaman bu belirtiler testosteron eksikliği ile açıklanamaz. Nörolojik veya psikolojik değerlendirme de şart olabilir” diyor.
Erözenci, aktif bir yaşamın avantajlarına da dikkat çekiyor:
“Düzenli yürüyüş, aktif kalma, bu tür sorunların yaşanmasını azaltır. Genel sağlık yaklaşımı, hormon seviyelerinden daha etkili olabilir.”
Uzmanlar, sosyal yaşamın canlı tutulmasının, andropoz dönemini daha rahat geçirmenize yardımcı olabileceğini belirtiyorlar.
Muzaffer, özellikle gelecekten korkuyor.
“Bir kadını yeterince mutlu edememe veya gelecekte bir kadınla derin bir ilişki yaşayamama kaygısı beni rahatsız ediyor” diyor.
Bu tür düşünceler, yaşamından zevk almasını engelliyor.
Prof. Dr. Erözenci, andropoz dönemi geçiren erkekler için açık iletişimin ve kendini tanımanın önemini vurguluyor:
“Eşiyle kurduğu iletişim son derece kritiktir. Beklentilerin net bir şekilde konuşulması ve karşılıklı mutluluk üzerine bir ilişki tesis etmek gereklidir.
“Birey kendisini nasıl tanımlıyor? ‘Ben bir erkeğim, ereksiyon ile bunu gösteririm’ diyen biri, ‘Ben bir erkeğim ama başka yollarla da hem kendimi hem de eşimi mutlu edebilirim’ diyen bir bireyden farklı deneyimler yaşar.”
“`